TÜRK Dünyası Mühendisler ve Mimarlar Birliği Kentsel Dönüşüm Komisyon Başkanı ve Kentsel Dönüşüm Uzmanı Dr. Nihat Şen, Ordu’nun da aralarında yer aldığı ‘yıkıcı deprem bakımından güvenli şehirler’ adı altında yapılan açıklamaların yanıltıcı olduğunu açıkladı.6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli 11 ilde yıkımlara neden olan ve son aylarda yaşanan depremler ile birlikte birçok kişi, depreme karşı güvenli şehir arayışına girdi. Bazı uzmanlar ise aralarında Ordu’nun da yer aldığı 21 ili yıkıcı depreme karşı en güvenli iller arasında olduğunu ileri sürdü. Türk Dünyası Mühendisler ve Mimarlar Birliği Kentsel Dönüşüm Komisyon Başkanı ve Kentsel Dönüşüm Uzmanı Dr. Nihat Şen de, Ordu’nun güvenli şehir arasında gösterilmesinin yanıltıcı olduğunu açıkladı. Ordu’dan Kuzey Anadolu Fay Hattı ile Gülyalı ilçesinden geçerek Kuzey Anadolu Fay Hattı’na bağlanan kılcal bir fay hattı olmak üzere 2 fay hattının geçtiğini söyledi.
Geçmiş yıllarda Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda meydana gelen kırılmalardan kaynaklı oluşan depremlerde Ordu’nun etkilendiğini belirten Nihat Şen, söz konusu iki fay hattında meydana gelecek olası bir depremin Ordu’yu etkileyeceğini ifade etti. Şen, ‘Türkiye, bir deprem kuşağı üzerinde aktif 2 tane fay hattı var. Birisi Doğu Anadolu Fay Hattı, diğeri ise Kuzey Anadolu Fay Hattı. Kuzey Anadolu Fay Hattı, Ordu’nun Aybastı, Mesudiye ile Akkuş ilçelerinin sırtından geçiyor. Tarihte Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda olan depremlerde Ordu ve ilçeleri ciddi anlamda etkilenmiştir. Kuzey Anadolu Fay Hattı, olası bir sarsıntıda Ordu ve ilçelerini bundan sonraki yıllarda da etkileyecektir’ diye konuştu.
‘BİNALAR GÜVENLİ DEĞİLSE ORAYI GÜVENLİ İLLER ARASINDA DEMEK ÇOK YANLIŞ OLUR’
Bir binanın riskli olup olmadığının sadece binanın dışı ile değil, zemin yapıyla da alakalı olduğunu kaydeden Şen, ‘Kuzey Anadolu Fay Hattında kırılma olduğunda depremin yarattığı şiddet mutlaka buralara etki edecek. Bu neden ile binalarımızın önce güvenli olup olmadığını ele almamız gerekir. Bir binanın riskli olup olmadığı sadece o bina ile ilgili değil, zemin yapısıyla da alakalıdır. Eğer binalar güvenli değil ise olası bir doğal afet veya yer sarsıntısında orayı güvenli iller arasında demek çok yanlış olur. Çünkü depremin şiddeti ve zemin yapısıyla da o binaların etkilenmemesi lazım. Yani olası bir depremin şiddetine, yönetmeliğe uygun binalar olacak ki ancak orayı güvenli demek lazım. Bölge coğrafi yapısı itibariyle eski, yorgun binalardan olduğu için binaların olası bir depremin şiddetine çok fazla dayanıklı olduğunu söylemek mümkün değil’ ifadelerinde bulundu.
‘BURADAKİ BİNALAR SIVILAŞMAYA MÜSAİT BİR ZEMİN YAPISINA SAHİP’
Şen, Ordu’nun Gülyalı ilçesine bağlı Turnasuyu Mahallesi’nden geçerek Kuzey Anadolu Fay Hattı’na bağlanan kılcal bir fay hattının da olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu
‘Karadeniz’den gelip Turnasuyu Mahallesi’nden geçerek Kuzey Anadolu Fay Hattı’na bağlanan bir fay hattı daha var. Bu fay hattı, Kuzey Anadolu Fay Hattı kadar derin bir fay hattı değil ancak kılcal bir fay hattının da bağladığını görmek mümkün. Buradaki binalar sıvılaşmaya müsait bir zemin yapısına sahip ve çok eski tekniklerle, eski malzemelerle yapıldığı için bu binaları bir an önce yenilememiz gerekiyor. Olası bir depremin şiddetinde onlar çok ayakta kalabilecek binalar değil. Bu nedenle hiç vakit kaybetmeden yasanın uygulama esaslarından faydalanarak belediyelere düşen buradaki riskli yapı binaları daha güvenli hale getirmek.’
‘DEPREMİN EĞİTİM MÜFREDATINA MUTLAKA GİRMESİ LAZIM’
Türkiye’de depremin 60 milyon vatandaşı ilgilendiren bir konu olduğunu söyleyen Şen, ‘Türkiye coğrafyasının yüzde 66’sını ilgilendirir Türkiye deprem fay hatları. Bu ne demek; yaklaşık 60 milyon vatandaşımızı ilgilendiren bir konu. Özellikle 1999 Marmara Depremi’nden sonra biz bu konuya çok daha hassas konuma geldik. Çok geniş bir alanda bir dönüşümün çok kısa bir sürede başarılması çok zor ama çok daha hızlı olabilir miydi, evet. Bu kadar geniş alanda yapılanmayı sadece bir bakanlığın sorumluluğuna bırakmak kadar da yanlış bir şey yok. Mutlaka sürecin paydaşları olan vatandaşlarımız, meslek odalarımız, siyasi partiler ve en önemlisi belediyeler bu işe müdahil olarak hangi ilde, hangi ilçede ne kadar yapının riskli olduğunu biliyoruz. Eskiye göre çok kötü değil, biraz daha iyiyiz. Daha iyi olabilir miydik, evet. Tam hazır mıyız, hayır. Bilinç olarak hazır değiliz. Depremde hala ne yapacağımızı, nasıl bir hareket halinde olacağımızı vatandaş olarak bile bilmiyoruz. Esasında deprem kuşağı üzerinde olan tüm Türkiye coğrafyasının mutlaka depremle nasıl mücadele edilir, ne yapılır, hangi eylemler de bulunulur eğitim müfredatına mutlaka girmesi lazım’ ifadelerini kullandı. (DHA)